29 Temmuz 2008 Salı

İşten zevk almak, işte eğlenmek


"Fish-Balık" diye bir kitap vardır. İnsanların yaptığı işten zevk almasını örnekleyen bir kitaptır. Hatta eğitimleri de verilmişti.
Bu aslında çok güzel bir olaydır. Zevk aldığın işte çalışmak. Bunun size püf noktasını söyleyeyim mi? İnsanlar nerede yanlış yapıyor biliyor musunuz?

Olay şu esasında. Zevk almasını bilen kişi olmak önemli.

Yani zevkine göre iş bulmak değildir cevap. Tabii ki çok zevk veren işler var, ah keşke onlarda çalışsak diyebilirsiniz. Ancak etrafınızda işinde mutlu gördüğünüz kişilerdeki şeytan tüyü şudur; onlar yaptıkları işten zevk "almasını" biliyor.
Elbette ki onların işinin de zor, sevilmeyecek tarafları vardır, ancak onlar iyi tarafını görmeyi biliyor.
Avusturya'dan bir arkadaşımız geldi. O buradaki hayata "ah keşke" diyor, buradakiler de oraya. Orada yaptığı geziler, çalışmaları buradakileri büyülüyor. Buradaki hayat ise onun gözünde tütüyor, ama dönmeyeceğini söylüyor.
Ortada devamlı birşeylerden mutsuz olan insanlar yaratılıyor, ancak aslına bakarsanız tam tersi olmalı. Yani birşeylerden mutlu olmak gerek.

Olumsuz bir tek şey olsa, biz hemen olumsuza dönebiliyoruz. Bütün keyfimiz kaçıyor. Tekrar kendimize gelmek bizim için çok zor oluyor.
Yapmayın, ben olumsuz birşey ile karşılaştığımda, sadece onun etkisinde kalmamaya çalışıyorum. Hayır görmemezlikten gelmek ya da onu kabul etmemek değil söylediğim. Devekuşluğu yapmayın. Ama onu sadece bir gerçekolarak kabul edin ve devam edip ona takılı kalmayın.
Ne kadar kötü görünen bir iş bile yapsanız, inanın insandaki hayal gücü ona keyifli bir hayat için yol gösterecektir. Umarım aşağıdaki hikaye/fıkra sizi biraz güldürür.

Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler, bayağı bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler.
Profesör dersine baslar;
'Tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir. İlki insan vücudu ile ilgili hiçbir şey sizin için iğrenç olmamalıdır.
Örneğin,...'
der ve parmağını cesedin anüsüne sokup çıkartır, kendi ağzına götürür.
'Hadi bakalım şimdi sizler de ayni şeyi yapınız !'
Öğrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör cok ciddi, istemeye istemeye hepsi sirayla kadavrayı parmaklayip sonrada parmaklarını emerler. Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konuşmasını sürdürür;
'Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir' der ve devam eder;
'Ben kadavranin anüsüne orta parmağimi soktum ama kendi ağzıma işaret parmağımı götürdüm. Şimdi bir doktor icin, dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş bulunuyorsunuz....!

Hiç yorum yok: