29 Temmuz 2008 Salı

Hayata dokunmak


Son günlerde reklamlarda farkında mısınız -gelen yabancı bir banka- reklamlarında yabancı kişileri kullanıyor, biri aşçı biri fotoğrafçı. Her ikisi de bizim, Türk insanının günlük hayatının renklerinden bahsediyor, hayata dokunabildiklerini söylüyorlar.


Motorla dolaştığımızda -özellikle de şehrin dışına çıkabildiğimizde- hayata dokunabilmeyi anlıyorsunuz. Mutlu olmak çok kolay, daha basit sanki oralarda. O kadar küçük şeyler var ki keyfinizi yerine getiren. Bir ufak çocuğun bakışları, birine yardım etmek, birinin sana çay ısmarlaması, hal hatır sorması.
Evet evet, geçen haftasonu kaçamadık. Şehrin içinde gezelim bari dedik ama sonuç ne oldu biliyormusunuz? Sıkıntılı 3-4 saat sonra eve döndük. Resmen yormuştu şehir beni.
Aslına bakarsanız güzel bir geziydi, Rumeli Feneri'ne kadar gittik, güzel bir köfte, boğazda çay içtiğimiz bir gündü. Ama eksik olan birşey vardı. İnsana dokunmamıştık, ve farklılık buradaydı. İnsanlarla değişik ortamlarda beraber olmak benim en büyük ihtiyacımdı ve onu alamamıştım.
Şehir bizi gerçek insandan nasıl uzaklaştırıyor o zaman insan anlıyor.

Hiç yorum yok: