28 Mart 2008 Cuma

Neden sinirleniyorsun kardeşim?


Bazı şeyler vardır...
Bazen karşınızdaki kişinin ufacık bir hareketi ya da sözü sizi çileden çıkartır...
Dayanamazsınız, hemen bir tepki vermek gelir içinizden.
Aklınıza gelen sadece şudur:
- Nasıl böyle birşey yapabilir bana?
Bu soru bin defa kafanızın içerisinde döner durur. Her dönüşünde de içinizdeki patlamaya hazır bomba büyür büyür büyür.
Ve bommmm
Patlarsınız, tutamazsınız kendinizi. Yaptığının karşılığını almalıdır. Zaten daha önceden de bazı şeyler olmuştur, siz susmuşunuzdur, artık yeter dersiniz.

Eeeee, ne oldu. Belki o anlık rahatlarsınız (pek sanmıyorum ya). Aslında söyledikleriniz de sizi rahatlatmaz, ne söyleseniz yetmemektedir. Bağırdıkça coşarsınız, arttıkca tansiyon artar.

Nedir püf noktası, ne yapmalı, neden böyle oldu, bütün bu soruların cevaplarına bakarsak aslında o zaman çözüme ulaşabiliriz ancak.

Kısacası sizin sinirlenmenizin (yani duygunuzun) sebebi, değerlerinizden birine yapılan hareketten dolayı. Yani biraz psikiyatrınızla konuşunca ortaya bu çıkıyor. Beni sinirlendiren nedir? Neden sinirlendiğinizi keşfedince, hangi değerle hareket ettiğiniz ortaya çıkıyor. Bundan sonrasında ise duygularınızı kontrol etmek kalıyor size, bastırmak değil. Aslında o ilk hareketleri aldığınızda verebileceğiniz doğru yerinde bir tepkiyle olayın bu seviyeye gelmesini engelleyebilirdiniz.

Önemli olan bütün bu yaşananların size zarar vermemesi. Ne söyledikleriniz, ne kavgalarınız işe yarar, sizi bir yere götürür. Sinirlenince ölen beyin hücreleriniz de cabası. Bir de kendinize ya da etrafa fiziksel ya da uzun vadeli zarar verilmişse vah vah vah...

Bunları yazınca, eğitim katılımcılarından birinin söylediği bir söz aklıma geldi.
"Hocam, peki hiç mi deşarj olmayacağız?"
Onun da başka yolları var, merak etmeyin...
NOT: Resimde "Anger Management" filminin afişi var. Lütfen izleyin.

27 Mart 2008 Perşembe

İsteğinin olması için....


Öncelikle istemek gerek, hatta ne istediğini bilmek gerek.
Genelde ihtiyaçlarımız, isteklerimiz ve hayallerimiz hep bir karmaşa içerisinde.
Bunları gerçekleştirebilmek için ayrı ayrı üzerinde kafa yormalı, odaklanmalı ve de hayalimizde canlandırmalıyız.
İşte harika bir örnek. Bu benim bir arkadaşım. Eskiden motoru vardı, sattı, şimdi yenisini almak için yanıp tutuşşuyor. Varadero motorsiklet almak istiyor ve facebook'a koyduğu fotoğraf bu.
Demek istediğimi anladınız mı, bu şekilde hayalinizi canlandırabilirseniz, oluşan tutkuyu, yayılan heyecanı düşünün. Ne enerji ama...

Güvensizlik nedir, nasıl aşılmalı, nasıl aşılanır


İğneyi kendimize batıralım biraz.
Bir hedefe doğru yürümek, hatta zorlayıcı bir hedef koyabilmek için gerçekten ciddi bir güven sahibi olmak gerekiyor. Bu güven oluşturmak için yapılması gerekenleri bol bol yazacağım, bu sefer önemli bir noktanın farkına varalım istedim.
Önceden yaşadıklarımız, gördüğümüz davranışlar, yaşadığımız deneyimler bizim güvenimizi zedeleyen ana faktör esasında. Bu sadece insanlarda değil tüm hayvanlarda geçerli olan bir durum.
Geçmişte kötü davranılmış birisi,
1. Davranışlarına kendisi karar vermekten kaçınmaya başlar, başkasının ne yapması gerektiğini söyler, bu sayede sorumluluğu ona atabilecektir.
2. "Deneyim yenilen kazıkların bileşkesidir" (Murphy) diyerek devamlı olumsuz çıkarımlar yaparak, kendi karar vermekten kaçınır. Verilen kararların sonucunda yine başarısız olacağını ya da başına kötü birşey geleceğini söyler.
3. Korkar, başarısız olacağından korkar. Bu zamana kadar ne yapsa olmamıştır, bu sefer nasıl olsun ki?
4. Korkar, başkaların önünde küçük düşmekten korkar.
Daha bir çok şey yazabiliriz. Amacım bu listeyi uzatmak değil.
Önemli olan
-> Yaşanan deneyimlerden dersler çıkarmak
-> Farkındalık yaratmak, (ortam nasıldı, koşullar neydi, çevresindekiler nasıldı, kendisi nasıldı)
-> Sonuçları ve nedenleri keşfetmek
-> Farklı neler yapabilirdim diye düşünmek
-> Yapmak/ulaşmak istediği konuya sıkı sıkı sarılmak.


Bu ana kadar sadece kişnin kendisine yönelik söyledim ama bunun farkına varan kişilerin, yetişenlere , arkamızdan gelenlere, çocuklarımıza da artık farklı davranacağını umuyorum. Bunları onlara da aşılamalıyız ve kendilerine güvenen kişier yaratmalıyız.

25 Mart 2008 Salı

İletişememe


Geçen gün bir arkadaşımla yemek yerken bana başından geçen bir olayı anlattı, sizlerle paylaşmak istedim.
Olay öyle bir komedi ki, anlatmadan edemedim.
Şimdi olay bir bankada geçiyor. Yaşlı bir bayan, yaklaşıp
"Evladım bana yurtdışından bir para gelecekti, onu alacaktım diyor.
Bankacı genç hızla,
"Q-mat'dan bir sıra almanız gerekiyor" der
Bankada şu sıra alma makineleri var. Q-mat o sistemin adı, ama bankacı genç bu cümleyi hızla söylüyor ve söylerken de "kümeyt" diye söylüyor.
Yaşlı bayan da "İyi peki" deyip çıkıp gidiyor.
Birkaç saat sonra geri gelen yaşlı bayan, kıyameti koparıyor. Efendim bu zamana kadar kaç defa para gelmiş ona ama ilk defa onu hükümetten sıra almak için göndermişler!!!!
Kümeyt'i "hükümet" olarak anlayan yaşlı bayan, bunun yeni uygulama olduğunu zannederek, kaymakamlık binasına gidip, beni bankadan yolladılar, yurtdışından gelecek para için sıra alacakmışım diyerek oranın altını üstüne getirmiş, oradan atılınca da bankayı basmaya gelmiş.
Ne demek lazım bilemiyorum;
- Türkçe'ye aldığımız yabancı dildeki isimlere mi kızayım,
- Neyi nasıl söylediğinin farkında olmamasına mı bişi diyeyeim,
- Nesiller arası farkın kültür farkı kadar açılmış olmasını mı tartışalım.
Kıssadan hisse, iletişim demek karşıdaki sizi anlıyor mu demek.
bu yeter sanırım..
PS. Resim Konak Kaymakamlık binası

22 Mart 2008 Cumartesi

Hedefine inanç sağlamak


Bir eğitimimdeki katılımcımla bir zaman sonra Facebook'ta karşılaştık. Baktım durumunu gösteren alanda bir rakam var; 835. Nedir bu?
Ne biliyor musunuz? Bir sınava girecekmiş, ve o sınavdan almasını gereken puanmış. Bunu her yere yazmış, duvarlara, işyerinde masasına, bilgisayarına, daha bir çok yere.
Bu aslına bakarsanız birçok yerde farklı şekillerde karşınıza çıkabilir; Quantum düşünce tarzında, Çekim gücü kuramında, Dini inançlarda, vs vs...
İnsanın hedefini ortaya net bir şekilde koyması önemli. Her zaman karşısında olmalı hedefi. Yaptığı herşeyi o hedef için yaptığını düşünmeli ve odaklanmalı. Bu hedefe olan inancını arttıracaktır.
Hatta ben de inanıyorum ve bu sayfaya da koydum bu rakamı.

Bir de ne yazmıştı biliyormusunuz?
"Tabii ki sadece her yere yazmakla olmuyor, çok da çalışıyorum."
Unutmayın sadece karpuz yattığı yerde büyür, elbette ki yapmanız gerekenleri de yapmalı ve çok çalışmalısınız. Lafla peynir gemizi yürümüyor.

Büyük hedeflere bebek adımları


İnsanlar oldukları yerden çok daha iyi bir yerde olmak isterler. Ama bu zordur, hatta bazıları için imkansız. Buraya gelmek için bile çok şey yapmışınızdır, daha fazlası için neyi nasıl yapmanı gerekiyor gözünüzde büyümektedir.
Bu şekilde düşününce, imkansız deyip bir adım atmıyoruz.
Bir de şu şekilde düşünün. Şu anki durumunuzdan biraz daha, ama çok değil, sadece birazcık daha iyi olmak için birşey yapabilir misiniz? Bunu düşünün, bu soruya cevap arayın. Eminim bulacaksınızdır. Ve onu hayata geçirin.
Bunu bir alışkanlık halşne getirin. Her gün her hafta bunu yaparsanız, katlanarak hızla o imkansız gibi görünen hedefinize bebek adımlarıyla yaklaşıyor olduğunuzu göreceksiniz.
Olur gerçekten...
Yapın, denemeyin, disiplinli bir şekilde yapın...

20 Mart 2008 Perşembe

Hayatın amacını şaşırmak


(İnsan) = (Yemek)+(Uyumak)+(Para kazanmak için çalışmak)+(Eğlenmek)

(Eşek) = (Yemek)+(Uyumak) olduğuna göre ilk denklemde (Yemek + Uyumak) yerine (Eşek) koyabiliriz...

(İnsan) = (Eşek)+(Para kazanmak için çalışmak)+(Eğlenmek) bu yeni denklemde her iki taraftan (Eğlenmek) çıkartılırsa:

(İnsan)-(Eğlenmek) = (Eşek)+(Para kazanmak için çalışmak)
Sonuç: Eğlenmesini bilmeyen insan, sadece para kazanmak için çalışan eşekten başka bir şey değildir.

Arkadaşımdan gelen bir mesaj. Hayatın amacını şaşırınca böyle eğlenceli şeyleri okumak güzel oluyor.

Sınırları kim koyuyor?


Ne yapıp, ne yapamayacağımız konusunda hep bir cevabımız var değil mi? Sınırlar koymuşlar, onları aşamıyoruz. Aslında sınırları biz koyuyoruz, ya da konulan sınırları aşma cesaretimiz yok.

Bildiğim bir hikaye yeniden önüme geldi, Yenibiriş'in haftalık bülteninde Psikolog Dr. Işın AKI yazmış. Yazısından alıntıyı aşağıda bulabilirsiniz, linki de bu.
Hindistan’da fillerin fiziksel iş gücü gereken yerlerde kullanıldığı söylenir. Peki, filler çalışmayınca ne yapar? Nasıl zorla zapt edilirler? Filler küçükken bakıcıları onların “programlama” görüşünü geliştirir. Böylece fillerin düşünme tarzlarını kendi kendilerine sınırlamaları sağlanır. Sistem şöyle ilerler: Filler küçükken, örneğin 75 kiloyken çok ağır bir iple bağlanır ve bu ipten gün boyu kurtulmaya çalışır; ipe asılır, bağırır fakat kurtulamazlar. Sonuçta direnmeyi bırakırlar ve iple olan kavgaları da biter.
Bu noktada filler, ipten kurtulmanın hiçbir yolu olmadığını anlar, ipin onları sınırladığı gerçeğini kabullenir. Bilinçaltlarına kazınan bu bilgi ile bakıcıları onları küçük ince iplerle bağlamaya başlar. Yetişkin, 4-5 ton ağırlığında olduklarında bile ipten kurtulmaya çalışmazlar, çünkü öğrenmişlerdir kurtulamayacaklarını. Gördüğümüz gibi, filleri sınırlayan şey gerçek değil, sadece onların beyinlerinde olan bir şey. ....

Öğrenilmiş çaresizlik bu, yapamayacağımızı düşünüyoruz. Bu bizi durdurmaya yetiyor.
Hedef koyarken sınırlarımızı kendimiz belirliyoruz esasında. Yapabileceklerimizi sınırlayan olumsuz düşüncelerimiz. Beynimizde kendimizi daha iyi olabileceğimize inandırmamız gerek. İnanmazsak zaten olmaz.

Yaşamınızı siz tasarlayın


Şimdi çoğu yerde web siteleri için söylenenleri, önümüze gelen kavramları hatırlatmak istiyorum size...

Tasarım (Dizayn): Hayatınızı siz tasarlayın! Nasıl bir şey olmasını istiyorsunuz, bu size bağlı!
Yenilikçilik: Hayal gücünüzü ortaya çıkarın! Fark yaratmak gerek!
İçerik: Kabiliyetlerinizin farkına varın! İyi ne var, insanlar neyle ilgilenir? Ya da insanların ilgileneceği ve sizde eksik olan neler var?
Dil ve Yazım: Anlaşılır olmak gerek, "Ben böyle yaptım, anlamadı, anlasın artık" diyemezsin. Karşıdakini sıkmadan ve onun anlayacağı dilde iletişim kurmalısınız!
Etkileşim: Herşey artık etkileşimli olmalı, etkişelim olmazsa olmaz. Karşıda insan var, dikkat! Bunu fark edince, olayların sadece tek taraflı olarak devam edemiyeceği anlaşılıyor. Bir de karşıdaki nasıl hissediyor, istediği ne, ne yapmak istiyor, keyfi yerinde mi bilmek gerek!
Kullanım kolaylığı: İşi sade ve karşınızdakine göre tasarlayın, hemen en zor en dolambaçlı yolları düşünmeyin. Bebek adımlarını unutmayın, yavaş yavaş herşey gelişir. Karşınızdakilere göre adım adım birşeyler koymalısın!

İster bir ürün tasarlayın, ister bir web sitesi, yapmanız gerekenlerin çoğunu HAYATINIZI TASARLARKEN de yapmalısınız.

İsteyin, olur!

Hayal gücü ve tasarım

Dizayn'la yenilikçilik bir araya gelince gerçekten beğeni toplayan siteler doğuyor.
www.sparks.com sitesi, buna bir örnek. Yok yeni bir site diye size sunmayacağım, geçenlerde karşılaştım ama çok güzel düşünülmüş noktaları barındırıyor.
1. Ürünün eğlence için ise eğlenceli tasarım gerekli, değil mi?
2. Doğum gününü deneme amaçlı olarak 21 yaşından küçük girin, bakın neler oluyor. İlkeli bir yaklaşım.
3. Sitede neyi nasıl yapacağınızı anlatmamıza gerek var mı? Bir şeyi aramak bie zevk veriyor, değil mi?
4. Site Flash ile yapılmış, devamlı değişiklik yapılmayacaksa ve de hareketlerde heyecan arıyorsanız, doğru seçim.
5. Beyin haritası (Mind Map) şeklinde yerleştirilmiş olan içerik. Siz farklı yerleştirirmiydiniz? Ben sanki benzerini yapardım...

Bu siteyi çok sevdim. Merak etmeyin kesin bir ihtiyaçla karşılaşımca bunun gibisini yapmak gerek.

1 saniyelik film

Hayal ve hedef çok güzel, süper.
Ne yaptıklarını, hedeflerini çok güzel açıklayan ve de projeyi hoş bir şekilde satan bir site de yapmışlar, linki de bu.

Düşünülmesi gereken en önemli konu: HEDEFLER

Hedefiniz ne?
Kaç tane hedef olmalı?
Hedef ile hayal arasında sınır ne?
Bir sınır var mı?

Hedef koymak diyince insanların ilk aklına gelen (ne yazık ki) iş hayatı oluyor. Aslına bakılırsa, basitçe düşününce para kazanmak lazım, parayla da diğer ile ilgili hedefleri gerçekleştirecek.
Para kazanma olayı biraz sorunlu olduğunda diğer konuları hiç düşünmüyoruz bile. Nasıl olsa olmayacak, para yok ki :(
O zaman insanın hayatı yavaş yavaş sadece iş olmaya başlıyor. Sadece onu düşünüyor, belki istediği parayı kazanıyor belki de kazanamıyor. Sonucunda kazandığını düşünelim ne yapacak o kadar parayı? Para az da olsa çok da olsa, onu ne için harcayacaksınız?

Para kazanmaya çalışırken de bir çok fedakarlıkta bulunuyoruz. Neler gitmiyor elimizden neler.Buradan hareketle toparlarsak, lütfen aşağıdaki tüm alanlarda ne yapmak istediğinizi düşünün.
Özel hayat (siz sadece siz)
Aileniz
Sosyal hayat
Sağlınız
İş hayatı
Para

Odaklanma ve Planlama

Uzun bir zamandan sonra merhaba.
Neredeyse 2 ay olmuş buraya ilk yazımı yazalı. Yeniden bir heyecanla başladım yazmaya.
Bu zaman zarfında neler oldu neler:
-Kendi firmamı kurma işlerini hallettim.
-Uzun bir eğitim projesini başarıyla tamamladık.
-İzmir'e gidiş geliş, aile ziyaretini yaptık.
-Önümüzdeki dönemle ilgili planları yapmaya başladım.
Dolayısıyla bu blog öncelik alamadı. Küsmemek gerek, sadece bu değil, başka konuları da askıya aldım.
Şu anda ise planı tamamlamaya çalışıyorum. Odaklanma için ise planını bilmesi gerek. Odaklanma ve plan için de ne tarafa gideceğini bilmesi gerek.
Yani anlayacağınız ben başka yönlere odaklanmıştım. Planlama ve odaklanma konularında yazacağım çok şey var, bekleyin "az kaldı".