25 Eylül 2008 Perşembe

Bir çıkış yolu aranıyor.....


Bazen çıkış yolu bulamıyor insan. Uzun zamandır bir konu üzerinde bazı çalışmalar yapıyorum ama bir türlü istediğim sonuca ulaşamıyorum. Sorunun - yanlış oldu - çözümün nerede olduğunu bulamıyorum. Aslına bakarsanız bir başka kişinin yardımınız, yani farklı bir göze ihtiyacım var. Aramadım değil, bir ton farklı kişiyle konuşuyorum ancak farklı bakışaçıları gelmiyor ki. Hayatlar aynı, konuşmalar aynı vs vs vs....
Bazıları da çok fazla profesyonel canım. Belli klişe söylemler. Gerçekten yardım gerekiyor, alo!
Baydınız.

24 Eylül 2008 Çarşamba

"İstediğin olur!"


Son zamanların geyiği bu!
İstediğin olur.

Bunu dünyanın yeni büyüsü şeklinde yaymaya çalışıyorlar.
Aslında eskiden de vardı. O kadar çok ki... Başarı hikayelerinde insanların ne kadar istekli hırslı olduklarını görüyoruz. Micheal Jordan'ın filminde "I belieive I can fly." şarkısını hatırlıyorum mesela. Çocuklara bunu öğretmemiz gerekli, değil mi?
Ama hayat içerisinde insanlarının buna inanmasının önünde engeller var. Bu ne biliyor musunuz? İnsanların önünde o kadar çok farklı güzellikler, örnek başarı hikayeleri var ki, neredeyse hepsini istiyorlar.
Neyi neden istedikleri belli değil, nasıl ulaşabilecekleri belli değil, hatta imkansızı istiyorlar. Yoo benim de hayallerim yüksek ama imkansızı istemiyorum. Hatta istediğim bir şey bakıyorum olmuyor, ben de yeni bir karar alabiliyorum, alabimem lazım.
Bir yerde konuyu tüm açıklığıyla görmek gerekli. Öyle karpuz ancak yattığı yerde büyüyor. (Arkadaşım hatırlattı başka bişi daha var dedi ama yazmayayım)
Böyle isterseniz istediğiniz ... olur, bekleyin.
Sevgiler.

18 Eylül 2008 Perşembe

Çok da tınnnn.....


Yine doğrulandı. Paçalanan ilişkilerin başlangıç noktası: İnsanlar birbirini takmıyor artık.
"Zaten bir sürü işim derdim var, bir de seni mi takacağım?"
Bunu söylüyorlar birbirlerine. Hem de çok içten olarak, tersleyerek değil. Yüzüne yüzüne söylüyor. Aslına bakarsan söylemek istediği, "sen önemli değilsin, ben önemliyim!", bencilce değil mi.
Eeee ne olacak sanıyorsun ki. Ezik olan kabul eder bunu. Ama alacağın esas cevap aynısı olacak unutma! Karşıdaki de "asıl sen önemli değilsin, ben daha önemliyim!" diyecek.
Nereye gidecek ki sonu bunun, sadece belli sebeplerle beraber olacağız, yani seninle beraberim çünkü ..... şöylesin, şuyun var, bunun var. Yani karşıdaki kişiden çok o kişide olan bir özellik ya da sebepten dolayı onunla beraber olmaya başlıyacağız.
Arkadaşlık buraya kadar!

Arkadaşların arasında yanlız kalmak


Bu sözü geçenlerde bir arkadaşım söyledi.
Gerçekten de ne şekilde yaşıuyoruz biz diye düşündüm. Bu hayat neden bu kadar hızlı,etrafımızdakilere bu kadar mı uzak kalıyoruz.
Aslına bakarsak etrafımda bir sürü arkadaşım var, onlara ulaşamıyorum diye başladı konuşma. Gerçekten de görüşmek için bir ton arkadaşımla program yapmaya çalışıyorum. Bir türlü olmuyor. Ama olunca da 1 saatliğine oturuo 3 saat nasıl geçti diyoruz.
Aslına hiç de yanlız değiliz, ama yanlız kalıyoruz kalabalıkta. Bir ton arkadaşımız var, belki hemen yanıbaşımızda ama sanki kıtalar kadar uzak. Farkındamısınız, ne internet, ne cep telefonları çözemiyor bunu.
Aslına bakarsanız, ne olduğunu fark etmek gerek. İnsanlarla konuşmuyoruz, konuşamıyoruz. Olayları, sonuçları, durumalrı konuşuyoruz. Ancak, onlarla duygularımızı düşüncelerimizi paylaşmıyoruz artık, cep telefonu gibi yeni oyuncaklar tat vermiyor. Bir maske var hepimizde, ona giderek bağımlı olmaya başlıyoruz belki de, bu maskenin arkasında boğuluyoruz.
Bu maske bizim duygularımızı boğmakta belki de, duygularımızı aktaramadığımız gibi karşıdan da gelmesini engelliyoruz.
Duygularımızı paylaşmak için ne kadar az fırsatımız oluyor. Farkında mısınız? Olmayınca da sonunda sadece sıkıntılarımız kalıyor ve sadece sıkıntılarımızı konuşuyor oluyoruz.
Belki de bir pencere açmak gerek, duyguları anlamak için. Ne dersiniz?

1 Eylül 2008 Pazartesi

Cevap "EVET"... "ÇÖZÜM SENDE SAKLI"


Bir soru geldi ve cevabı "Evet".
İnsanın farklı olup olmaması, YA DA OLMADIĞINI SANMASI, aslında cevabı içerisinde saklıyor.

Farklı birşey yaptığımı mı söyledim, aslında benim gibi binlerce kişi yok mu benzer şeyleri yapan? Evet var. Unutmayın haftasonu binlerce kişi güldü, ama onlar diğer milyonlardan farklıydı.

Farklılığı arayan insanların aynı yerlerden geçmesi normal, çünkü ortamdaki ve elimizdeki ilk fırsatları değerlendiriyoruz değişik bir koku yakalamak için.
Bundan sıkılmamak gerek, bak sen de farklı değilsin demek işgüzarlık olur. Önemli olan öncelikle kendi hayatımda farklılık yaratabilmem. Bunu yapabildiğim dakikaların artmasıyla hayatım daha güzel olacak, daha fazla güleceğim. O zaman belki başkalarının hayatlarında da farklılık yaratabilirim. Hayatım güldüğüm ve gülebildiğim dakikalarla anlamlaşacak.

Sizle iki yazı paylaşmak istiyorum, umarım bu size mutlu bir zaman dilimi yaşatır, ne kadar uzun olacağı size bağlı...
Öykü, yüzyıllar önce gözlemlenen bir olayı nakletmektedir:
Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti. Önce o köyün mezarlığına girdi. Çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna inanıyordu.

Gözleri birden mezartaşlarının üzerindeki rakamlara takıldı. Mezartaslarinda 5, 867, 900, 20003, 4979, 7, 421 örneği, birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı. Uzun uzun düşündü, fakat bu rakamların anlamını çözemedi. Köyün en bilge kişisine gitti, ona sordu:

"Nedir bu rakamlar Tanrı aşkına?" dedi. "Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir?"

Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:
"Bizler bebeklerimiz doğdugu zaman, bellerine bir ip bağlariz" dedi. "Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atariz. Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezartaşına yazarız."

Bilge kişi, karsisindaki keşisin birşey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü:
"Böylece onun, ne kadar 'yaşamış' olduğunu anlarız."
Gülümsemeyi unutmayın...


Bu da babamdan dün gelen e-mail:
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?

Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Can Yücel


Son söz:
"FARKLI OLMAK İÇİN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK GEREKMİYOR.
SADECE İKİ KİRAZI BİR ÇÖPÜ YANYANA GÜLEREK KOYMAKTA.
MUTLULUK ORADA , O ANDA."