11 Kasım 2008 Salı

Oyna! Oyun Oyna!


Uzun zaman ayrı olmanın bir sebebi var o da isteksizlik. Kafam karışık, başka bir ton şeye odaklanmış durumdayım.
Şimdi ise - yani bugünlerde - giderek bunun üzerinde düşünüyorum. Hatta başlı başına kitap olabilecek bir fikir bile geliyor aklıma.
Kitaba fazla girmeyeceğim ama önemli noktası şu.
Hayat bir oyun, sahnede siz varsınız. Oynayın....
Bir günümü düşününce aslında zevk aldığım almadığım bir çok şey yaptığımın farkına varıyorum. Sevdiğim insanlarla beraber birşeyler yapıyorum. Zorunda olarak bazı insanlarla beraber oluyorum. İş peşndeyim, boş vakitlerde keyif peşindeyim. Bir bakıyorum günüm bitmiş.
Haftam bitmiş.
Ayım bitmiş.
Yılım bitmiş.
Oysa bugünlerde ilgilendiğim okuduğum şeyler şunu söylüyor. Bir şeyi eksik yapıyorsun. Oyun oyna! Farkına vardım ki, voleybol oynadığım zaman, ufaklıklarla küçük çocuklarla saçma sapan oyunlar oynadığım zaman, günüm farklı oluyor. Akşam yorgun ama mutlu oluyorum. Ama önemli olan birileriyle beraber oynamak!
Oyun oynamanın, beyinde ve vücutta birçok olumlu mekanizmayı hareketlendirdiği açık. Yaşadığınızı hissetmenizin sebebi bu. Düşün çalış çabala nereye kadar. Bu insan eğlenmek istiyor. Herkes bunu istiyor. Ancak öyle yorgunuz öyle isteksiziz ki, kolumuzu kaldırmak gelmiyor içimizden. Eğitime gelenlerde de aynı şeyi görüyorum. BİRŞEY YAPMAK İSTEMİYORLAR. Dolayısıyşa yaptıkları her şey zoraki geliyor, sıkıntıdan bunalıyorlar.
Oysa sonuç basit, oyun oyna. Evet oyun oynarsan basit basit hareketleneceksin. Eskiler boşuna dememişler harekette bereket var diye. Oyun oynadığınızda, siz kazanmak için ufak ufak heyecan yaşıyorsunuz, bunu yanınızdakilerle paylaşıyorsunuz, beyinler vücutlar çalışıyor.Ve güzel olan herşeyi bulaştırıyoruz birbirimize.
E hadi oynayalım....
Sevgiler...

Hiç yorum yok: